Thursday, July 24, 2014

Apple - The Real Evil

I avoided them as much as I can, and it was because they were the "image" more than the product. They've doubled the price of the same processing power, same ram and usability. Cause arty types - most of which are hipsters who don't do anything with their macbook except exposing it in the trendy cafe - started buying them. If anyone was actually doing any video art(!) they would totally purchase some other set up.

Anyway... I was OK with this until I needed to use my girlfriends ex-iphone. Because the handset is pretty solid and does everything I need. She used to mention it didn't work because she updated the apps and they won't work unless she buys a new phone. I nodded thinking I was right all along, apple was the real evil. But now it hit me directly since my old android burned it's processor after 6 years of harsh use.

Anyway I picked up the iphone and first unlocked it. And then made a search how to use it. All I saw was hundreds of websites about how to use "OBSOLETE" iphones as security cameras and ipods. Consider the amount of waste, the pollution, for the production and distribution of these products. The harm Apple is causing is IMMENSE by forcing you to change your phone every couple of years. And they don't even give you another option - you MUST upgrade.

So F! you iphone!!! I'll find a way of using you and won't buy a new phone...

Wednesday, June 18, 2014

PjBand to join ardamardar

I've started a project 3 years ago. It was a music blog-diary. I was recording a piece original or composition every month and publishing as a diary with small notes on that month. Then I lost that blog, however I still have the videos. Now I decided to continue PJ-band in this blog. I had to stop last 6 months because we moved houses and we were settling down. But now I can start again. I setup my studio and ready to go. Here is my old stuff. https://vimeo.com/album/2921968

Wednesday, May 08, 2013

Filmingo

Kisa film yapmak hayatin anlami. Keski daha cok vaktim olsa.

Thursday, July 05, 2012

Long Time No See

Gelisen bin bir farkli web sitesi ve olaya ragmen, 2012 de de bir postumuz olsun bari.
Ahanda alin, en yeni filmim:

http://www.youtube.com/watch?v=tACnrqTBhIQ&feature=g-upl

Friday, July 16, 2010

Enerji

Simdi bu insanlar sabah kalkiyorlar. Anneleri kahvalti hazirliyor. Korn fleyks. Uzerine sut. Uzerine biraz bal. Sonra da Rusya'dan binbir rusvetle getirttikleri uranyum parcalarindan bicakla hafif kaziyarak iki uc tane yesil fosforlu taneyi karistiriyorlar. Cocuk uyku mahmuru bunlari yiyiyor. Ise geliyor, okula geliyor. Kahve iciyor aciliyor biraz. Oglen oluyor yemek yiyiyor. Bu zamana kadar uranyum taneleri icinde zararsizca duruyorlar.

Saat aksamustu 4 gibi, sicakligin da etkisiyle uranyumlar reaksiyona giriyor. Fuzyondan bir hayli enerji olusturuyorlar. Olusan enerji yavas yavas yayiliyor ve 4:30 civarinda maksimum degerine ulasiyor. Bu surecte kisiler yavas yavas isiniyorlar. Isiyi kulaklarin ve suratin kizarmasindan hissedebiliyorsunuz. Ve de 4:30 da patliyorlar.

Patlama genelde seri konusma ve bitmek tukenmek bilmez espriler seklinde oluyor. Esprilerin belli bir kismi komik belli bir kismi sinir bozucu olsa da ortamin genel atmosferi insani guldurmeye yetiyor. Fazla enerjinin beyinde oradan oraya atlarken ve atladigi yerleri aktarmaya calisirken sonumlendigini hissedebiliyorsunuz. Fakat uranyumu kucumsememek lazim. Ogleden sonra baslayan patlama gece bayilana kadar devam edebiliyor.

Bu insanlari durdurabilmek icin anti-madde kullanmak lazim. Henuz cok yeni bir teknoloji oldugundan bilemiyorum. Fakat biraz daha anlar anlamaz calismalara basliyacagim.

Thursday, July 15, 2010

Muzik procem

Musicarda

Crushing Day

2000 yilinda bu sarkiyi calacam diye kan ter icinde kalmistim, sicakti, gitari alip Antalya'ya eve geldim. Vantilatoru actim, 3 ay AYAKTA bunu calmaya calistim. Calamadim, cunku o kadar hizli bend attiktan sonra elin pozisyonunu degistiremiyorum. Acayip sinir oldum, kos kos geri donmustum okula.

Simdi 10 yil sonra ogreniyorum ki Satriani denen dallama, kendisi de calamiyormus, megersem sarkiyi otururken yazmis, otururken elin pozisyonunu degistirmek daha kolay oluyor. Sonra turneye cikmislar, bi bakmis ayakta calamiyor. Serefsiz 3 ayimi yedi resmen.

Wednesday, January 20, 2010

Kucukler

Onu bir sene once gormeye gitmistim. Zor bir yolculuk olmustu ama degmisti. Dogali birkac ay olmus bir yegendi o zaman. Beni gorunce ziplama aletinde deli gibi ziplamisti. Adi Baran.

Ankara'da onu tekrar gorme firsatim oldu. Buyumus ve tam en sevimli olduklari yasa gelmis.

Simdi benim gecmis deneyimlerimden soyle bir huyum var. Ben bebek ve cocuklardan korkarim. Onlara zarar gelicek diye korkarim. Anneleri tutarken bile korkarim, duserler diye, yok elinden kayar diye. En rahat oldugum zaman yataklarinda ya da kundaklarinda uyur olduklari zamandir (gerci anladigim kadariyla herkes icin oyle). Biraz buyuyup kosusturduklari zaman da korkarim ki dusucekler, basicam, bisiy olucak diye. O yuzden kucuk birisi yaklasirken kaskati dururum ve herhangi bir ev esyasina benzemeye calisirim. O zaman bana tirmanip dusmeleriyle sandalyeden atlayarak dusmeleri ayni sey olur diye dusunurum. Ama tabi dusmelerine hic izin vermem, aglayarak annelerine teslim edilirler. Anneleri de tekrar yere koyar, ayni seyler bastan baslar...

Neyse bu sefer oyle olmadi. Neden bilmiyorum. Belki kan bagindandir. Ilk karsilastigimizda ben yine bir esyaya donusmustum. Ama Baran deneyimli oldugundan ve herkes sandalyeden fazla tepki verdigi icin bana da ayni sekilde davranmaya basladi. Ben de caktirmayayim diyerekten kucagima aldim. Sonra bir anda sanki yillardir bu isi yapiyormusum gibi oldu. Kosup oynamaya basladik.

Oncelikle henuz konusmayan bir cocugun anlatim gucune hayran olmamak elde degil. Sadece hareketlerle ve seslerle bana sevdigi oyunu ogretti, oynatti, beraber yarim bir gunu gecirdik. Bu oyunda "buyuk"(yani ben, daha sonralari yerime baskalari da gecti) koridorun bir basinda duruyor. Baran koridorun obur ucuna gidip duvara dokunduktan sonra kosarak geliyor. Baran "buyuk" e ulastigi zaman, kucaklanip mumkun oldugunca havaya kaldirilmasi, sonra da yere indirilmesi gerekiyor ki iner inmez koridorun obur basina giderek oyunu yeniden baslatabilsin. Kolay gibi gorunuyor di mi... 30. seferden sonra oyunu birakmaya calistigimda izin vermedi. Artik kollarim Barani kaldirip indirmekten yorulmustu. Fakat O kosmaktan hic yorulmamisti.

Sonra benim yerime baska bir kuzen ve ondan sonra da onun kocasi gecti, arada Baran'in babasi da birkac kaldiris yapti. Ve sonunda aksam olmustu ve yemek zamani gelmisti. Bu ayni zamanda yemek yedirmekten sorumlu baska bir takimin gorev zamaninin gelmesi ve oynamaktan sorumlu takimin, yani bizim bir sure dinlenebilecegimiz anlamina geliyor. 3 kisi bir koltuga yigilip yemek yedirilisini izledik. Hepimiz tukenmis, dort gozle uyumayi bekliyorduk, saat 6ydi.

Yemek yedirmek ayri bir disiplin ve oynamaktan cok daha fazla beceri gerektiriyor. Oncelikle kesinlikle televizyon acilip bir cizgi film bulunmak zorunda. Cizgi olmayan hicbirsey ilgisini cekmiyor. Ama cizgi film baslayinca bir anda bambaska bir insan oluyor oturdugu yerden kalkmiyor, agzina gelen seyleri yiyiyor ve butun bu sure boyunca gozlerini hic TVden ayirmiyor. En sevdigi dizilerden birisi de benim calistigim bir TV dizisi - Super Readers. Calisirken bunu kim izler diye dusunmustum, hic bu kadar ise yarayacagini tahmin etmezdim. Tam bir cocuk uyusturucusuymus. ve yemek yediricisi.

Koltukta baygin bir sekilde bakarken cocuktaki bu kadar enerjiyi sonumleyecek karsi enerjinin buyuklugunu dusundum. Bir insanin tam zamanli isi gibi birsey. Sadece sabah kalkmadan aksam yatmaya kadar calisiyorsun. Bir de bundan iki tane var. Arti para kazanilmasi lazim. Biri tam zamanli biri yarim zamanli calisan ebeveynlerin, yani kuzenlerimin ve anne-babamin onunde saygiyla egilmek isterim.